Tüketiciyiz, tüketiyoruz. Tercihlerimizi şekillendiren faktörler ister alışkanlıklar ister prestij marka tüketmek, isterse yenilikleri denemek olsun fark etmiyor. Bir şekilde ekonominin içindeyiz. Bizler, birer ekonomik organizma olarak biliyoruz ki markaların gündemindeyiz.
Yazı: Bahar Sar
Çepeçevre sarıldığımızı düşünün: A markası “prestij fiyatıyla” sezona çıkıyor ardından bu prestij fiyatını normale indirerek görünüşte sezon indirimi ya da sürpriz diye veya farklı biçimlerde adlandırdıkları indirime gidiyor. Biz de bu “saka tuzakları”na alışık bile olsak eğer markanın alanında bir ihtiyacımız varsa hatta yoksa bile alışverişimizi yapıveriyoruz. Bütçemiz de yeterliyse tabi…
Zannetmeyin ki her marka vaadini yerine getiriyor, çok dikkatli ve seçici, bilinçli davranmamız gerekiyor. Hala bile, tüketici haklarını koruyan kanunların işlemediği kurumlar var, rastlıyorum. Değişim ve iadede zorluklar çıkarılıp bir de indirimden aldıysanız kesin yandınız. Zarar ziyanla sonuçlanıyor. Tabi bir de çokça sinir bozukluğuyla... Güven sarsıldı mı geri dönüş mümkün değil, o yüzden zihnimizde ve odağımızda bazı markalar diğerlerinin çok çok önüne çıkabiliyor. İkna şebekesi, bizi reklamlarla, “influencer”larla göz alıcı ve tabi konumlandırıcı bize de itibar sağladığını iddia ederek hatta bizi kıskıvrak yakalıyor.
Bireysel ve öznel olarak değişmez marka tercihlerim var. Kahve, çay, atıştırmalıklar, mutfak malzemeleri, koleksiyonlarım ve erzak alışverişlerim, giyimim kuşamım hep bunlara göre biçimleniyor. Yeniliklere şüphe ile bakmak şöyle dursun özellikle vaat konusunda kendi söyleminin gerisinde kalan bir markadansa yeni olanı tercih etmek bana daha heyecanlı ve macera dolu geliyor. O yüzden de haliyle piyasaya çıkan her ürünü takip edemesem bile tat, doku, görünüm, içerik ve diğer bileşenlere kapılıp kendimce yenilikler yapıyorum. Bunu hangimiz yapmıyoruz ki?
Peki alışılagelmiş, bildik bazı markaların derdi ne? Mesela sevdiğim bir kahve markası- hazır kahve- tam benim tercihime ve damak tadıma, ihtiyaçlarıma yönelik içerik ve tadı “A Plus” bir şekilde pazarlayarak ne yapmaya çalışıyor? Alışılageldik bir marka, gelin görün ki genele yayılmak yerine tüketicileri arasında kastlar oluşturdu, özellikle son bir yılda. Kallavi, tadı yerinde, tozdan ibaret olmayan ve dünya standartlarında bir kahve içmek için yapmanız gereken en azından bir buçuk katını ödemek. Reva mı? Değil tabi.
Kapsayıcılık ve ürün gamını tercih eden -sadece bir hazır kahveden söz ediyorum, diğer kahve çeşitleriyle (aynı markanın) fiyat ve miktar vesaire farklar olması doğal da, neden acaba?- müşterileri arasında kast oluşturmanın manası ve mantığı ne? Geriletici bir yaklaşım oldu benim açımdan ve marka tercihimi tekrar düzenledim. Aradığım özelliklerde kahveyi lezzeti alıştığım kaliteye yakın sayılabilecek bile olsa artık başka bir markanın ürünleri içinden temin ediyorum. Oldu mu şimdi?
Kılık kıyafete gelince. Yakınlarda şubeleri olan bir mağaza var, büyük beden konfeksiyon -giyim- üretimi ve satışı yapıyor. İhtiyacınızı aldınız, eve gittiniz, eşiniz beğenmedi ya da bir defosunu keşfettiniz, hani olur ya. Öldür Allah değişim ya da iade yapmıyor.
Tuzağa düşmüş gibi hissetmek ve hissettirmek bu kadar kolay.
Oysa, sözde tüketici hakları sözleşmesi ve bağlayıcı kanunlar var.
İnsan ister istemez düşünüyor, ikircikleniyor, beğense de alışveriş yapmaktan cayıyor ve tüketici kaçışı sayesinde belki de şu saatte bile o mağaza sinek avlıyor olabilir. Şahsen böyle bir şeyi istemem, ekonomik birimler olarak dikişçiler, tasarımcılar, tezgahtarlar vd. zarar görebilir. Bu ekonomide işsizlik ya da düşük tabandan maaş almak kâbus, hepimizin bildiği gibi.
Peki de o zaman müşteriyi cenderede tutmak ve ürününe mahkûm etmek niye?
Kurumsallık, kurumsal iletişim, halkla ilişkiler ve müşteri ilişkileri yönetimi kendimden yola çıkarsam yine, en azından benim sayemde epey zorlanıyor. Şans eseri sorunsuz bir ürün alışverişi yapmışsam tamam. Yoksa insan hediye etmek zorunda kalıyor. Madem param gitmiş, madem marka vaadi ve güncelliği ve diğer faktörler sallanıyor… Mesela, madem yakışmadı eşim dostum beğenmedi, elden ele gönülden gönüle…
Reva mı? Sağlıklı mı? Doğru mu?
Yorucu işler bunlar. Yorucu sorular.
Bu gibi konularda yazmaya devam edeceğim. Bu bir girizgahtı, sizlerden gelen öneriler ve tepkiler, istekler ve şikayetler konusunda da hassasiyet göstermeye devam edeceğiz. Dilerseniz sayfamızda yorumlarınızda paylaşabilirsiniz, belki bir iki uyanık, belki de gözde ancak gel gelelim vaadini, güven taahhüdünü ve tüketici haklarına uyma koşulunu yerine getirmeyen markaların peşine beraber düşeriz.
Esenlikli alışverişler… Biraz daha dikkat ve daha geniş bir bakış açısıyla, ihtiyaçlarımızı daha net belirlemekle her şey çözülür. Bu ekonomide bile…
Comments