Konfor Alanı Deyip Duruyoruz!
top of page

Konfor Alanı Deyip Duruyoruz!

Benim konfor alanım kitaplarım, özgürleştirmeye çabaladığım düşüncelerim, kedilerim, bir iki dostum ve şu sıralar bel fıtığı için piyasaları izlemekten dolayı hastaneye dahi gidemeyen eşim.



Yazı: Bahar Sar

 

Yaşadığım sitede konfor konusunu hiç dile getirmedim. Gerektiği yerde konuşmasını bilirim. Eğer alttan alıp inisiyatif veriyorsam zaman kazanmak ya da konu üzerinde düşünmesini beklediğim - umduğum kişinin sakinleşmesi içindir. İnsan yobazı, bencil ve görünüşe önem veren kişilerden değilim şükür. Öyle insanlarla da iyice ayırt ettiğim hüküm verdiğim anda mesafe koymasını artırmasını bilecek kadar iyi bir çevrede yetiştim, iyi bir eğitim aldım. Başta hocam Profesör Nüket Güz, rahmeti bol olsun Profesör Türkel Minibaş... Hepsini ayrı ayrı saygıyla anıyorum.

İletişim, çetrefilli bir süreç.



Siyasal iletişim ve gereklilikleri konusunda fikri olmadığını düşündüğüm pek çok kişi, kendimi geliştirmeye çalıştığım bu alanda iki atıp üç tutuyor. Boş atıp dolu tutmaları sadece kendilerine duyulan nedeni belirsiz kerameti kendinden menkul sempati yüzünden. Çıkar çevrelerini de unutmayalım.


Okuduğum kitaplar arasında yer aldığı için siyasal iletişim konusunda kendime güvenebilecek kadar varım ben de. Sıradan argümanlarla, taklitlerle ya da ezberlerle gerçekten dolu, bilgi veren ve pozitife - uzlaşmaya hatta- yönlendiren içerikleri ayırt etmeli neticede. Şu anda, eşimin Suudi Arabistan'da tanık olduğu kum fırtınalarından beter bir toz duman içerisindeyiz. Suudi Arabistan demişken orada bile siyasi, toplumsal sosyal iklim ve dahi hava koşulları değişti. Biz yıllardır yerimizde saya duralım, ihtiyaçlarımızla bize dayatılanlar ya da gösterilen havuçlar arasında seçim yapamayalım diye mi siyaset "ilmi" bu kadar kösnül kaldı?


Demirel'in belli "aforizma"ları vardı. Özal'ın belli "gafları" ve tarafını belli eden beyanları. Diğer politikacılarımızı da düşünelim. Varıyla yoğuyla bu ülke için çabalamayı da ihmal etmediler. Çünkü sığ ve sadece demokrat kisvesinden ibaret birer ambalaj değildi hiç biri. Ecevit'e özel bir özen gösteriyorum kendimce, sonra yine rahmetli İsmail Cem'e. Nedenlerini uzun uzun yazmaya gerek yok: Barışçı, halkçı ve ulusal çıkarlarımız konusunda azim, sebat ve kararlılık sahibiydi ikisi de.


Çok öznel bulduysanız, şunu söyleyebilirim: Sizin de öznel yaklaşımlarınız var, vardır ve bu son 6 günde aklımızı başımıza iyice toplarsak ya da gerçekten önemli olanın ne olduğunun farkına varırsak tipik olmayan, yıllardır kanıksadıklarımızın dışında bir göz aydınına kavuşacağız belki de...


Falcı konuşması gibi mi oldu? İhtiyaç duyduğumuz şeyleri düşünün, bu bulanık ortamda, bu sisli ve puslu konjonktürde içten gelen iyi dilekler ve beklentiler nerede dile getirilmiyor acaba? Her yerde insanlar Cumhuriyetimizin temel ayarlarına dönmesi, demokrasinin ve halkçı, sosyal, vatandaşını ve ortak geleceğimizi düşünen bir yönetimin yerleşmesi için kafa patlatıyor farkında mısınız?

Farkında olanlar okumaya devam edebilir.


Demokrasi, kimine göre kişinin kendi konfor alanından feragat ettiği bir kötünün iyisi belki de en kötü sistemdir. Monarşiyle yönetildik, yüzyıllarca. Bir Birleşik Krallık - United Kingdom - yani İngiltere Monarşisi'ne bakın, bir de bizim yüzyıllarca maruz kaldığımız ayrımlara ve Magna Carta'ya, Thomas Hobbes'a... Bir Cromwell'e verilmiş hakların ülkeyi, temsili monarşiyi ve ekonomisini, itibarını getirdiği noktaya.


Sürüklenen, pasta süsü gibi saraylarla debdebeyle halkın sırtından geçinilen bir sistemde ihmal edilen çok şey oldu. Biri de eğitim mesela.


Eğitim konusunun önemini kavrayanların yoğun ve fedakar çabalarıyla kurulan bir kaç okul dışında kadınların şair - ressam ve benzeri olamadığı, oy kullanamadığı, okuma yazma oranının yerlerde süründüğü bir demode zihniyet egemenliğinin nasıl sona erdiğini hepimiz biliyoruz, yani umarım.



Yıllardır eğitime oynuyorlar çünkü konfor alanı. Çünkü yönlendirdikleri çocuklar onların "seçtikleri" ile baş edemeyecek, beklentileri bu. Bilimsel alanda, sosyolojik kulvarlarda, kültür sanatta adımızı binlerce kez duyuran onca sanatçı ve fikir adamından sonra geldiğimiz noktada çocuklar “Pubg” gibi oyunlarla, marka düşkünlüğüyle, bilinçsizce amaçsızca aramızda dolanıp sadece günü yaşıyorlar.


Bu ülke bize günü yaşayalım diye bırakılmadı. Birbirimizi köken olarak ayırmamamız için bize "Türk Milleti" dendi, bir ulus yaratıldı bütünleştirildi.


Bunu sağlayan ve bu amaçta emek veren hayatını - konfor alanını- anlık da olsa düşünmeyen bir dâhinin, Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'ün ardından gelenler, asla ve kata onun öngörülerini siyasi - toplumsal ve diğer alanlardaki üstünlüklerini aşamadı.

Bizim yeni bir Atatürk'e ihtiyacımız var diyenler var ya, kendilerine güvensinler, çocukları ve gelecekleri için seçici olsunlar. Konfor alanları için bazı genel geçer göstergelere kapılmadan onun istediği gibi ilim ve fen yolunda, özgürlük ve bağımsızlık çizgisinde ilerleseler yeter aslında.


Aklını, vicdanını, sezgilerini kullanamaz hale gelen insanımıza yeniden demokrasiyi hediye etmek için elimizden geleni yapalım lütfen.


Konfor ve diğer hususlar kendimce, benim umurumda değil. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en gözde zamanlarında peygamber ocağında dediğimiz kışlalarda karavana da yedim, eğitim dönemimde anne babam rahat etsin içleri burulmasın diye çok sessizlik ve sebat da gösterdim.


Çoğumuz, bir çoğunuz kim bilir hangi evrelerden geçtiniz.


Bunun bir ederi olmalı, değil mi? Bu günlerden sonrası tüm yaşadıklarımıza değmeli.

Irk, köken, sınıf gözetmeden bir ulus yine uzlaşmalı, birbirini ötekileştiren bir söylemden kendini arıtmalı ve yeniden bir olmalı.


Tüm dileğim ve diyeceğim bu.


Aksi şekli, bazılarının vazgeçemedikleri için sürdürmek istedikleri bir "konfor alanı".

Sevgiyle, saygıyla ve göz aydınlarıyla dolu günler diliyorum.

1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page