"Felekten Saadet Çalınmaz"
top of page

"Felekten Saadet Çalınmaz"

Oysa mutlu olmayı hak edenler de var.

Ari Barokas’ ın cover versiyonuyla daha da bir sevdiğim şarkıyla başlık attım. Başlığı attım, sonra kim mutlu kim mutsuz neden mutluyuz ya da neden mutsuzuz diye daldım.



Yazı: Bahar Sar

 

Mutluluk nedir?

Haddim olmayarak tanımını kendimce yapayım mı? Mutluluk tam tatmin olma ve huzur, içsel ve sosyal barış halinin bütünlük durumudur.


Zahmet edip kendinden başka belki de tanımadıkları halde birileri için çaba gösterenler, bu tatmini yaşayabiliyor – hak ediyorlar.


İnsaf edip paticanlara, kuşlara börtü böceğe özen gösteren, yaftalamayanlar bu tatmini yaşayabiliyor – hak ediyorlar.


Sevgi nedir? e. Roland Barthes’ ın “Bir Aşk Söyleminden Parçalar” adlı derlemesini öneriyorum çünkü belki de onlarca, yüzlerce ifade ve hissediş üstadın seçkilerinde kendini buluyor.



Bir kitaba ve bir insana, eğer başarabilirse, denk vakit ayırabilenler de mutluluğu hak ediyor.

Yani çalıp çırpmayla, özenmeyle, hasetle fesatlıkla, birilerinin mutluluğunu ve huzurunu barışını bozmakla yaşamını sürdüren asalaklardan farkımız en çok da bu noktalarda ortaya çıkıyor.


Kedilerimle ve hep sahiplenmek istediğim şimdilik hayalimde yuvamı bütünleme olasılığı bulunan papağanımla yaşadığım – yaşamak ve sürdürmek istediğim hayata kimsenin özenmek zorunda kalmasını istemem kendi adıma.


Özenmek de nedir? Neden denk – eşit unsurlarken birbirimizden çok farklı yaşamak veya yaşamımızı sürdürebilmek bir “çatı “kurmak için fazladan çabalamak zorunda bırakılıyoruz?

Bu rekabet duygusu size nasıl yüklendi? Bir sperm yarışının tevafukları belki de direkt tesadüfleriyiz oysa biz.


Çocukken bir çocuk şarkısı vardı. O zamanlar – 70’lerde – çocuklar eşit olduklarını şu sözlerle şarkılara dökerdi:

“İki elim iki kolum yanaklarım var

Gözlerimle kirpiğim bir de çenem var”

Hangimizde bu eksik ya da fazla?

Anlamaya çalışıyorum emekten ziyade gözü açıklıktan kaynaklanan zenginlik de var bu dünyada – eğer o kalıcı ve doyurucuysa, çünkü o tür insanlar aç gözlüdür fikrimce – gerçekten emekle var edilen yaşamlar da.


“Ağzımda altın kaşıkla doğmuşum ne yapayım” köftehorluğunda ve nadanlığındaki gülüşlerden kaçmanızı yeri gelmişken hararetle öneriyorum.


Mutluluk, eşit ve denk bireyler olduğumuzu -çok hümanist olamıyorum, yaş ve tortu itibariyle, sırf bu yüzden- kabul edebilmektir ki bu kimine çok zor gelebilir.


Ah, işte onlar, mutluluğu cidden ve net bir şekilde hak etmedikleri için belki de talih onlara gülüp geçiyor, kısa anlarla sahte doyumlarla hayattan paslı bir kuyruklu yıldız gibi gelip geçiyorlar.



Siz de onlardansanız, benden nefret bile edebilirsiniz, en azından net bir şey hissedersiniz.

Siz, eğer o türlerden değilseniz, mutlu olmanın devalarını, şifalarını, her türlü şekilde ve her yolla ve talihin – temiz kalp temiz ruh ve hür bir irade bileşimi aslında, talih dediğimiz – sunduklarını yaşıyorsunuzdur zaten. Yani böyle umuyorum.


Öneriler:

Cicero, Kader Üzerine. Latince ve Türkçe – İş Bankası Yayınları

Öneriler:

Jazz ve Aşk, iyi niyet, temiz bir vicdan ve düşmanlık taslamaktan beslemekten kin gütmekten uzak sağlıklı bir zihin.

İkisine de ulaşmak kolay aslında.


Zor gelenlere üzülemeyeceğim, çünkü bunun zorluğu nerede?

Zor diyenleri ciddiye alamayacağım çünkü nasıl kolaylaşabileceğini üstteki satırlarda ip uçlarıyla ya da direkt olarak tüm haddimle verdim.

Mutlu, huzurlu, hasetten ve ayrışmadan uzak, denk ve müreffeh zamanlarımız ola.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page