top of page

Değiştiremiyorsan, Değiştirebileceklerine Odaklan!


6 Şubat depreminden sonra, deprem bölgesinde olalım veya olmayalım, 82 milyon olarak hepimiz bir şeyler deneyimledik. Ben kendi farkındalığımı bu yazıyla paylaşmak istedim.


Yazı: Deniz Kite

 

Öncelikle bir afet yöneticisi değilim; sadece çalışan, okumuş ve düşünen bir kadınım. Şimdi size son derece basit bir şekilde, “yönetim gücüm olsaydı bu süreçte neler yapmış olurdum” kısmını yazacağım.

Sonra benim bu yazdıklarıma, gerçekten bu işin uzmanı birinin neler neler katabileceğini düşünmenizi istiyorum! Çünkü ancak o zaman, can ve mal kaybını azaltacak tek yol olan bilimin ve yanı sıra düşünebilmenin ve profesyonelliğin ne denli önemli olduğu ortaya çıkabilir.

Birincisi her olay için 4 aşama vardır:

1. Olayın öncesi

2. Olay anı

3. Olay sonrası

4. Öğrenilenlerle gelişim ve bir sonraki olaya hazırlık

Türkiye için elimizde olan son derece net bir bilgi var: Deprem kuşağındayız. Bu asla değiştiremeyeceğimiz bir gerçeklik. Değiştiremeyeceğimiz bir durum olduğunda yapılacak tek şey, değiştirebileceklerimize odaklanmaktır!

Kelimeler kendi içlerinde birbirine zıt gibi gelmesin. Bir gerçeklik değişmiyorsa, artık o gerçeklikle ilerlemek zorunludur ancak vereceği zararı azaltmaya ya da sağlayabileceği faydayı arttırmaya odaklanmak gereklidir.

O halde soru şu: Depremin zararı nasıl azaltılabilir, faydası nasıl arttırılabilir?


1. Afet Öncesi


Yapılaşma


Depremin zararları elbette uygun zemine uygun bina yapılmasıyla başlar.

Bunun için tüm ülkenin zemin etütlerinin yapılmış olması ve bölgesel olarak da imar şartlarının oluşturulması gerekir.

Yapılan binalarda sonradan yapılabilecek değişiklikler tamamen izne bağlı olmalıdır.

İmar affı gibi usulsüz yapılaşma veya gecekonduculuk tamamen kaldırılmalıdır.

Ayrıca riskli bölgeler ormanlaştırılabilir veya parklaştırılabilir ve böylece yaşamsal alanları güzelleştirmek için kullanılabilir.


İnsanların Eğitimi ve Afet Alanı


Bazı insanlar bölgelerinde afet olduğunda amatörler olarak destek sağlayabilecek şekilde gönüllüler olarak eğitilmelidir.

Benzer şekilde her ilde, nüfusa oranlı profesyoneller de olmalıdır.

Bu iki grubun eğitimleri süreklilik arz etmeli ve değişen, gelişen teknoloji bilgi, psikoloji, ilk yardım ve benzeri konuları kapsamalıdır.

Bu iki grup bir şekilde aralarında bir iletişim ağına dahil olmalıdırlar.

İlk okuldan itibaren milli güvenlik, afet yönetimi ve benzeri içerikte dersler okullarda zorunlu olmalıdır.

Her mahallede deprem anında herkesin gidebileceği bir afet alanı olmalıdır. Bu alan olağan zamanlarda bir rekreasyon alanı olarak herkesin kullanımında olabilir. Bu afet alanındaki binada jeneratör, iletişimi sağlayacak bir anten, bilgisayar, toplanan halka bilgi aktarımı yapabilecek bir beyaz perde, yansıtıcı, ses düzeni, ilk yardım malzemeleri ve benzeri temel şeyler olmalıdır.

Mutlaka ve mutlaka bir merkezi ve yerel afet (deprem) el kitabı olmalı ve kişilerden bağımsız makamlar üzerinden hangi makamın, neyi, ne zaman ve nasıl yapacağı netlikle listelenmiş olmalıdır.



2. Afet Anı


Öyle bir olanak varsa telefon mesajı, yerelde anonslar ve benzeri ile halka ilk talimatlar verilmeli, gönüllüler ilk gözden durumu ortaya koyabilmelidirler.

Örneğin ekranlı her reklam panosu (metrolarda, otobüslerde, sokaklarda vb.) bu dönemler için merkezi bir kullanıma sunulabilir.


3. Afet Sonrası


Biri havadan, ikincisi sahadan olmak üzere olabildiğince hızlı veri toplayarak durumu netlikle ortaya koymak çok önemlidir ve sağlanmalıdır.

Ardından, daha önceden oluşturulmuş yönetmeliğe göre adım adım koordinasyonu sağlamak gerekir.

En önemli şey iletişim, aydınlatma, ısınma, yeme, ulaşım, sağlık ve tuvalet. Bunların sağlanması öncelik olmalı. Hiçbir şey olmasa bile Afet Merkezlerinde ve/veya etrafında bunlar sağlanabilmelidir.

İlk elden genel bir basın açıklaması ve sosyal medyadan da halkın ilk elden bilgilendirilmesi, olmazsa olmazdır.

Benzer şekilde halkın hangi durumda, nereye başvuracağı (göçükte kalanı kurtarma ile battaniye isteyen veya ölüsünü defnetmesi gereken gibi) yereldeki bilgi sağlayıcılar aracılığıyla yapılmalıdır.



Afet Merkezine gelemeyenler için mini çadırlar kurulmalı ve bilgilendirme oralardan sağlanmalıdır.

İhtiyaç listesi oluşturulmalı ve unlar en kısa zamanda sağlanacak şekilde yerel ve merkezi özel veya devlet, yarı devlet, STK gibi kurumlara iletilmelidir.

Bunlara makine, teçhizat, insan gücü, yaşamı idameye yönelik çadır, yeme, ilaç ve benzeri ihtiyaçlar dahil olmalıdır.

Kurtarılanların sağlık kontrolleri, hastanelere yönlendirilmeleri, psikolojik destek almaları sağlanmalıdır.

Ölenlerin kimlik tespitleri ve cenaze işlemleri tamamlanmalıdır.

Bölgede yeniden yaşamın kurulmasına kadarki geçici yaşam koşulları sağlanırken, gelecekte yaşanabilecek koşulların da planlamasına geçilmelidir.

Bu aşamada afetzedelere gelecek yaşamlarına dair de tüm olasılıklar ve süreçleri adım adım aktarılmalıdır.


4. Öğrenilenlerle Gelişim ve Bir Sonraki Olaya Hazırlık

Her deprem veya afet benzersizliği ile bir sonrakinin daha az zararla atlatılmasını sağlayacak bir öğrenme sürecine dönüştürülmeli, elde olan afet yönetimi kılavuzu belki yeniden düzenlenmeli ve bu süreç halkla paylaşılmalıdır.


Son söz niyetine…


Elbette her afetin olumsuz yanları, olumlu yanlarına göre daha fazladır. Bununla birlikte, Zoomya.TV’de yaptığımız Deprem Özel programında sevgili Rıfat Kabakçı’nın da değindiği üzere, örneğin deprem ya da yanardağ bölgeleri tarımsal anlamda çok verimlidirler. Çünkü yer altında bulunan mineralleri ve suları yüzeye taşırlar.

6 Şubat Kahramanmaraş depreminde de gördüğümüz gibi, tarıma uygun verimli alana ev yapmak, deprem olduğunda oranın tamamen yıkılmasıyla sonuçlandı. En başta doğru imar yapılsaydı, bu trajedi yaşanmayacaktı! Bununla birlikte son derece verimli tarım alanlarından da ülkece faydalanamaz olduk ve oradan gelebilecek tarım üretiminden yoksun kaldık.…

Benzer durum Erzincan’da da vardır. Dağ eteklerine yapılması gereken yeni yapılaşma dağların arasındaki tarıma son derece verimli ama deprem anında en tehlikeli ovalık alana yapılmıştır. Bu yazıyla birlikte dilerim ki Erzincan, ikinci bir Kahramanmaraş olmaz.



O halde benim naçizane yaptığım bu sıralamanın üzerine profesyonel afet yöneticilerinin ne çok şey ekleyebileceğini düşünürken, 6 Şubat depreminde, sadece bu basit sıralamada bile nelerin yapılamamış olduğunu lütfen sorgulayın.

Bu yazı itibariyle 14.000’i geçen ölü sayısının ve 65.000’i geçen yaralı sayısının, doğru afet yönetimiyle ne denli azalacağını ve belki 500 bile olmayacağının farkına varın! Giden canlar bizim!

Vatandaş olarak sadece yaşam değil, iyi yaşam hakkımızın sağlaması konusunda şimdiki hükümeti ve gelecek her hükümeti de zorlamak, sağlanamadığı her durumda hesap vermelerini istemek bizim vatandaş olarak hakkımız ve siyasilerin de görev ve sorumluluğudur.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Dijital Yol

bottom of page