Türkiye’mizde, müziğin yaş almayan, yaşlanmayan aristokrat, bununla birlikte mütevazi üstadı Nino Varon ile müzikten, aşktan ve resimden konuştuk. 80 yaşına merdiven dayayan sanatçı tüm dobralığıyla yüreğini açtı ve ortaya çıkanlar, Nino Varon'un pırıl pırıl zihninden dökülenler oldu.
Röportaj: Bahar Bozkurt Şar
1957 yılında gitar çalmaya başlamış Nino Varon ve ardından 1968’de plakçılığa geçmiş. Dolu dolu bir müzik serüveni yaşadığını söyleyerek anlatıyor hayatını. "Amatör günlerimde Cem Karaca, Barış Manço ile çalmışlığım var. Askerlik de biraz toplumumun sevebileceği şarkıları keşfediş dönemim. 1964-1966 yılları... Türk Sanat Müziği'nin Türk Sanat Müziği olduğu yıllardı. Gitar çalmayı Büyükada'da Rumlardan öğrendim. Ailemde müziğe müthiş meyil var... Büyük annem çok yetenekliymiş, büyük bir soprano olabilecekken, o kariyeri istememiş." diyor.
Sanatçı hayatını değiştiren yılın, saçlarını kaybettiği 1957 yılı olduğuna vurgu yapıyor. “Kızlara kendimi beğendirmek için gitar çalmaya başladım. Kadınlardan beslenen şarkılar var. Son büyük şarkılarımı da yine hanımefendilere ithaf ettim. Örneğin rahmetli eşime bir şarkı yazmıştım. Bir kadın bu kadar özlenmez ki! Dileğim Tanju Okan'ın söylemesiydi."
Müziğin bir aşk, bir duygu meselesi olduğunu belirten Nino Varon, iletişim teknolojileriyle "başlayan" ve "ilerleyen" aşklara inanmıyor. Samimi bulmuyor.
Müzik endüstrisine de kızgın ve tepkili. Çünkü ona göre kalıcı şarkı ve şarkıcı yok, şarkılar çok çabuk harcanıyor. "Müziğe ulaşmak o kadar kolaylaştı ki, müziğe saygı azaldı. Müzik duygu gerektirir, heyecan gerektirir, karşı cinse olan letafet duygusunu gerektirir. Haliyle siyasette de kullanılan bir argüman ancak müzik insanın ruhuyla baş başa kaldığı bir nota dizisi."
Sanatçı aşkın öldüğünden şikayetçi. O da “sosyal medya çıktı mertlik bozuldu” diye düşünenlerden. "Facebook hiç beklemediğim bir olguydu, Instagram diye onun ucuzu da var. İletişim olanakları gelişiyor seninle de bu şekilde iletişim kurduk. Bu kolaylıklar zannediyorum aşkı öldürecek. Biliyorsun, uzun süren aşklar parmakla gösteriliyor, o yüzden seçici olmak lazım.”
Nino Varon müziğe olan tutkusu dışında resme de aşık biri. Resim yeteneği küçük yaşlarda fark edilmiş sanatçının. “Daha çok minikken resim çizdiğimi söylerdi annem” diyen sanatçı okulda -Saint Michel’de- bir öğretmeni ve babasıyla aralarında geçen ilginç bir diyalogdan bahsediyor.
"Hoca Atatürk çiz dedi ben sadece Atatürk'ün kaşlarını çizdim. Bana göre en mühim imgesi kaşlarıdır. Bunu görünce hocamız birkaç şey daha çizdirdi, daha sonra babamı ve annemi davet etti okula. Babam gelebildi. Öğretmenimiz, dönemin şartlarına göre yetenekli olduğumu, ülkenin mühim bir ressamı olabileceğimi ve kendisine emanet edilirsem bunu başarabileceğimi anlattı. Babam da annesine sormam gerekiyor yanıtını verdi. Babama benimle gurur duyup duymadığını sordum o vakit, yanıt: ‘Hiç tok ölmüş Yahudi Ressam duydun mu?’ şeklinde geldi. Benim tüccar olmamı istiyordu, sonrasında müzisyen oldum. Benim yolum sanattı…"
Karikatür bazında çizimler yaptığını, ressam olmadığını ifade ediyor Varon, devamını şöyle getiriyor: " 2000 yılında Amerika'da kardeşimin kızı resim çiziyordu. Boyalarını aldım ve resim çizmeye başladım. Kardeşim niye çizmediğimi sordu. Sonra devam ettim. Ben ressam değilim, müzisyen de değilim, artçılık yapıyorum, müzikte bir yemek hazırlıyorum, resimde bir tabak düzenliyorum, o kadar.”
Son olarak çeşitli sanatçılarla, imzasını attığı, "yarattığı" şarkıların seslendirildiği bir albümü bulunan Varon para kazanmanın değil, sevilen işi yapmamın önemine işaret ediyor.
Burada kadınlara da bir mesajı var: "Çocukları okutmak kadar, sevdikleri yapabilecekleri işi yapmalarını için yönlendirilmelerinde fayda var. Başarı o zaman daha kolay ve etkili gelir."
Kadın ve Yaşı, Aşklar...
"Kadının yaşı yok” diyor Nino Varon ve devam ediyor: “70 yaşında da olsa, yaşı yok. Mühim bir teşhis bu. Erkekler kolay kolay kabullenmez. Ne kendinde ne de kadında yaş olmamalı. Ben büyük ve muhteşem bir aşk yaşadım eşimle. Öncesi ve sonrasında da müthiş şeyler vardı tabi. Yaşa kısıtlayınca, delilik verileri düşmeye başlıyor. İnsan daha çabuk hayattan kopuyor. Ayrıca çok güzel bir kadın olabilir, dünyanın en güzel kadını diye nitelenen kadınlar var oysa bir ifade bir mimik bile aşka düşürebilir. Kadın bir duruşuyla, havasıyla kadınlığını hissettirdiği an -seksüel değil bu- her şeyin en iyisini elde eder erkek. Tabi kadın da…
Çok güzel olması şart değil, vurguluyorum. Ben eşimle muhteşem yıllar yaşadım. Siz dopingli kadınlar ve erkekler arasındasınız. Bu üzücü. Bu hallerin yerine ben 1960’ları, hatta 90’ları özlüyorum."
Geçtiğimiz günlerde, kurucularından olduğu “MSG” (Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) 25’inci yıl plaketini Swiss Hotel’de, MSG Başkanı Ferhat Göçer’in sunumuyla alan güler yüzlü, müzik tarihimizin dönüm noktalarından, köşe taşlarından ve yıldız ışıklarından Nino Varon'un birkaç resim çalışmasıyla sizi baş başa bırakıyorum.
Ömrünüz uzun ve sağlıklı olsun sevgili üstat. Üretmeye, öğretmeye, sanat düsturlarını paylaşmaya devam edin ki biz de Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Bu milletin hayat damarlarından biri de sanattır" sözünü boşuna söylememiş olduğunu gümrah bir şekilde idrak edelim.
Son söz yine üstat Nino Varon'dan: "Bu yaşıma geldim, bununla birlikte ruhen hala gencim. Üretmek ve müzikle, resimle ilgilenmek, hatta öğrenmek bir insanın varoluş destekçileri. Dilerim sevenlerim ve sevdiklerimle daha nice güzel şeyler paylaşırım."
Sanatla, müzikle dolu esenlikli zamanlar diliyorum hepimize.
Esenlikte kalalım.
コメント