Birinci Yüzyıl Bitti
top of page

Birinci Yüzyıl Bitti

Cumhuriyetimizin birinci yüzyılını tamamladık. Ne maceralar yaşadık. Ama kazasız-belasız tamamladık. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, depremler, sel baskınları, bazı ülkelerle silahlı gerginlikler, Co-Vid 19 pandemisi, ekonomik sıkıntıların sözleşmişçesine bir arada ve küresel ekonomilere saldırısı, kazalar. Saymakla bitiremeyiz, ama yaşayarak bitirdik… Bu arada son derece önemli bir genel seçim, şimdilik katılmadan geçen savaşlar…



Yazı: Hasan R. Ardıç

 

Neyse, bu büyük sıkıntıların önemli bir bölümünü atlattık, diğer bazılarının ucundan sıyırdık, az hasarla yola devam ediyoruz. Hep bir tedirginlik. Dün 29 Ekim kutlamaları da herkesi çok gerdi, ama kabul edilebilir düzeyde anlayış içinde tamamlandı. Bu memnuniyet verici idi.


Neydi memnuniyet verici olan? Aslında hayatın olağan akışı içinde ülkenin Cumhuriyet rejimine geçişinin ilk yüzyılının tamamlanmasına ilişkin törenlerin barış içinde yapılmasıydı. Bunların hepsi ayrı ayrı deneyimler; umarım seneye daha stressiz olur, doğrusu da o zaten.


Hamas-İsrail savaşı, pek sesi sedası çıkmasa da Rusya-Ukrayna savaşı, Netanyahu'nun genişleme hedefli savaşı sürdürme çabası, savaşın tam nedenini anlamadan Biden’ın destek vermesi karmaşasında bir de 29 Ekim kutlamalarının kısıtlanması vb. gayri ciddi sıkıntılar arasında ekonomiyi hani unuttuk demeyeceğim ama iyice arka plâna attık gibi.


40 yıllık bir perakende yöneticisi olarak hemen hatırlatayım, dünyanın her yerinde perakendeci, bir süreliğine de olsa bir özveride bulunursa bunun karşılığını mutlaka bekler. Bu her nevi yapılabileceği gibi, ciddi bir teşekkürle de yapılabilir. İhmale uğrarsa bir sonraki promosyon kampanyaları için zorlanırız. Bence bu hususu atlamamakta ve perakendeciyi abartmadan hoş tutmakta yarar vardır.


Dikkat ettiyseniz bu yazım ekonomi ağırlıklı değil, sade bir vatandaş olarak yaşadıklarımızın oldukça basit bir özeti.


Bir de şöyle düşünelim:


Evet bir savaş daha, aynı bölgede bir defa daha başladı. On binlerde ölü, kayıp, sakat, yarım kalmış aileler, ayrılıklar, işler…


Bir miktar petrol, bu petrolün yeryüzüne çıkarılması, paylaşımı, dağılımı vs. gerekçeleri ileri sürülen gerekçeler. Körfez savaşı sırasında bölgeyi ziyaret eden ABD Dışişleri Sekreteri Condoleezza Rice’ın BOP başlığı altında ortaya koyduğu yeni haritasıyla Orta Doğu. Bilirsiniz bu tür işler bir denenir, iki denenir ve nihayetinde bir de bakarsınız ki olmuştur.


Gazze, Filistin-İsrail Savaşı.

Savaşın gerçek nedeni bence asla tek değil. Bunu hepimiz tabii ki idrak ediyoruz. Petrol, bölgedeki farklı ve karmaşık yapıdaki güçleri kontrol altına almak, içerideki coğrafyada kalanların bir şekilde Akdeniz’e açılma isteği, dinî ve inançsal talepler-düşmanlıklar… Belki geçmişin bir türlü alınamayan öcü. Bütün bunların biri olabildiği gibi tamamı da savaş sebebi olacağı gibi yeni nedenler de mümkün. Petrol boru hatları… Gerçeği tepkileri azaltmak adına saptırmak ve din savaşları halinde ambalajlayıp dünya kamuoyunun görüşlerine sunmak da bir öneri, bir olasılık…


Bu kadar kısa sürede, aslında partiler halinde sahneye konan onlarca mücadele nasıl olabilir. Belki biraz farklı bakıyor olabilirim ama böyle düşünüyorum. Sonuçta ne su ne petrol ne de diğer olanaklar, sınırsız kaynaklar değil. Aşırı hızla artan nüfusa karşılık azalan kaynaklar en net şekilde ortada. Bir de kimin söylediğini bilmediğim; “Ortadoğu’da bir baş ol da (Başkan anlamında) ne olursan ol”.


Bu coğrafyada yönetime oturan lider, öyle kolay kolay kaldırılamaz. O bakımdan petrol savaşları kadar taht kavgaları da sistemin ana gerginlik kaynaklarıdır. Coğrafyayı da ihmâl etmemekte yarar vardır, hatırlatayım. Ortadoğu’da barış dolu yıllar? An itibariyle radikal değişiklikler olmadıkça böyle bir beklentim yok.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page