top of page

Allah Hayra Yorsun Deyip Unutalım mı? Rüyalar…


Sabah ya da gecenin bir saatinde ya da şekerleme yaparken gördüğümüz rüyaların hatırlanamaması durumunda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ben rahatsız oluyorum. Hatırlayamadığım bir rüyanın yakın gelecekte "Dejavu" etkisi yapması böyle hissettirmesi benim rüyalar ile "iletişimim" oluveriyor. 



Yazı: Bahar Bozkurt Şar


Uzmanlar bu tür durumları, rüya aşamalarını uyku aşamalarına göre sınıflandırmış. Bu konuyla nörobilim ilgileniyor. Yani tabir etmekten ziyade bilimsel yönüne birlikte bakalım diye düşünerek başladım araştırmaya ve bununla şunu söyleyebilirim: Rüyalar ve nörobilim, rüyaların biyolojik ve bilişsel temellerini anlamak için heyecan verici bir kesişim noktası. Freud, Jung ve Lacan’ın psikoanalitik yaklaşımlarından farklı olarak, nörobilim rüyaları beyin süreçleri ve sinirsel mekanizmalar üzerinden açıklıyor.

 

Rüyalar ve Nörobilim: Temel Bulgular

Nörobilim, rüyaları özellikle uyku döngüleri ve beyin aktiviteleri bağlamında incelemiş. 


  1. Uyku Aşamaları ve REM Uykusu:

  • Rüyalar en sık REM (Hızlı Göz Hareketi) uykusu sırasında görülür, ancak REM dışı (NREM) uykuda da rüya görmek mümkündür.

  • REM uykusu, beynin prefrontal korteks (mantıksal düşünme) aktivitesinin azaldığı, ancak amigdala (duygular) ve görsel korteks gibi alanların aktif olduğu bir dönemdir. Bu, rüyaların neden genellikle duygusal ve mantık dışı olduğunu açıklar.

  • Nörobilimci J. Allan Hobson’ın Aktivasyon-Sentez Modeli (1977), rüyaların beyin sapındaki rastgele sinirsel aktivitelerin korteks tarafından anlamlandırılmaya çalışılması sonucu ortaya çıktığını savunur. Yani rüyalar, beynin kaotik sinyalleri bir hikâyeye dönüştürme çabasıdır.

 

  1. Beyin Bölgeleri ve Rüyalar:

  • Amigdala: Rüyaların duygusal yoğunluğundan sorumludur. Korku, neşe gibi güçlü duygular rüyalarda sıkça yer alır.

  • Hipokampus: Anıların işlenmesi ve rüyaların içeriğinde geçmiş deneyimlerin yer almasıyla ilişkilidir.

  • Prefrontal Korteks: REM uykusunda genellikle devre dışıdır, bu yüzden rüyalar mantıksız veya gerçek dışı gelebilir.

  • Fonksiyonel MRI (fMRI) çalışmaları, rüya sırasında beynin görsel ve duygusal bölgelerinin aktif olduğunu, ancak planlama ve eleştirel düşünme alanlarının daha az çalıştığını gösteriyor.


Çoğu rüya hatırlanmıyor.

 

  1. Rüyaların İşlevi:

Nörobilim, rüyaların evrimsel ve bilişsel işlevlerini araştırıyor. Başlıca hipotezler:

  • Bellek Konsolidasyonu: Rüyalar, özellikle REM uykusu, öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesine yardımcı olur. 2010’larda yapılan çalışmalar, REM uykusunun yeni öğrenilen becerilerin ve anıların uzun süreli belleğe aktarılmasında kritik olduğunu gösteriyor.

  • Duygusal İşleme: Rüyalar, travmatik veya yoğun duygusal olayları işleyerek duygusal dengeyi sağlamaya yardımcı olabilir (Walker & van der Helm, 2009).

  • Tehdit Simülasyonu Teorisi (Antti Revonsuo): Rüyalar, evrimsel olarak hayatta kalmak için tehditleri simüle ederek bireyi hazırlayabilir. Örneğin, bir rüyada kovalanmak, gerçek hayatta kaçma becerisini güçlendirebilir.

  • Sinaptik Plastisite: Rüyalar, sinirsel bağlantıları güçlendirme veya gereksiz olanları budama (sinaptik homeostaz) işlevi görebilir.

 

4. Nörokimya ve Rüyalar:

  • REM uykusu sırasında asetilkolin seviyeleri artar, bu da rüya görmeyi tetikler.

  • Serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterler REM uykusunda azalır, bu da prefrontal korteksin baskılanmasına neden olur ve rüyaların mantıksız yapısını destekler.


Güncel Araştırmalar


  • Rüya İçeriğinin Kodlanması: Son yıllarda, yapay zeka ve fMRI kullanılarak rüya görüntülerinin kısmen çözülmesi mümkün olmuş. Örneğin, Japonya’daki ATR Computational Neuroscience Laboratories’de (2013) yapılan bir çalışma, rüya görüntülerini beyin aktivitelerinden tahmin edebilen bir model geliştirdi.

  • Lucid Rüyalar: Bilinçli rüyalar (lucid dreams), prefrontal korteksin REM uykusunda kısmen aktif olmasıyla ilişkilendiriliyor. 2021’de yapılan çalışmalar, lucid rüyaların bilişsel kontrol ve yaratıcılığı artırabileceğini öne sürüyor.

  • Rüyalar ve Nörodejeneratif Hastalıklar: Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklarda REM uykusu bozukluklarının rüya içeriğini değiştirdiği gözlemleniyor. Örneğin, REM uykusu davranış bozukluğu (RBD) olan kişiler, rüyalarını fiziksel olarak yaşayabiliyor.

 

Freud, Jung ve Lacan ile Karşılaştırma 


  • Freud: Rüyaları bilinçdışı arzuların sembolik ifadesi olarak görürken, nörobilim bu arzuların biyolojik bir temeli olmadığını, daha çok rastgele sinirsel aktiviteler olduğunu savunuyor (Hobson). Ancak Freud’un duygusal içeriğe vurgusu, amigdalanın rolüyle kısmen örtüşüyor.

  • Jung: Kolektif bilinçdışı ve arketipler nörobilimde doğrudan karşılık bulmasa da rüyaların evrimsel işlevleri (örneğin, tehdit simülasyonu) Jung’un evrensel semboller fikrine kısmen paralel.

  • Lacan: Dil ve semboller üzerine odaklanması, nörobilimdeki rüya içeriğinin korteks tarafından anlamlandırılmaya çalışılmasıyla bağdaştırılabilir, ancak Lacan’ın yaklaşımı nörobilim için fazla soyut.

 

En Keskin ve Dayanaklı Yorum


Nörobilim, rüyaların biyolojik temellerini anlamada Freud, Jung ve Lacan’a kıyasla daha somut ve deneysel verilere dayanıyor. Özellikle Hobson’ın Aktivasyon-Sentez Modeli ve bellek konsolidasyonu hipotezleri, modern bilimde geniş kabul görüyor. Ancak nörobilim, rüyaların öznel anlamlarını (psikanalizin güçlü olduğu alan) tam olarak açıklayamıyor. Bu yüzden, nörobilim “dayanaklı” olsa da psikoanalitik yaklaşımlar hâlâ bireysel anlam arayışında etkili.

 

Evet, rüyaların hatırlanamayışı (ya da rüya unutma eğilimi) hem nörobilim hem de psikoloji açısından ilginç bir konu ve bu durumun psikolojik bir önlem ya da belirti (araz) olabileceği üzerine çeşitli teoriler var. Freud, Jung ve Lacan’ın perspektiflerinden yola çıkarak ve nörobilimle bağdaştırarak bu soruyu yanıtlayabiliriz. 


Rüyaların psikolojik etkileri araştırılıyor

 

Nörobilim Perspektifinden Rüyaların Hatırlanmaması


Nörobilim, rüyaların hatırlanmamasını genellikle beyin süreçleriyle açıklar:

  • Hafıza Konsolidasyonu ve REM Uykusu: Rüyalar genellikle REM uykusu sırasında görülür ve bu aşamada hipokampus (anıları kaydeden bölge) aktif olsa da, prefrontal korteks (bilinçli hafıza ve mantıksal işleme) daha az aktiftir. Bu, rüyaların kısa süreli belleğe tam olarak yerleşmesini zorlaştırabilir. 2017’de yapılan bir çalışma (Zhang & Wamsley), rüyaların hatırlanmamasının, beynin anıları pekiştirme sürecinde seçici davranmasından kaynaklanabileceğini öne sürüyor. Yani, beyin sadece "önemli" bilgileri saklamaya öncelik verebilir.

  • Nörokimyasal Faktörler: REM uykusunda asetilkolin yüksek, serotonin ve norepinefrin düşük seviyededir. Bu kimyasal dengesizlik, rüya içeriğinin uzun süreli belleğe geçişini engelleyebilir.

  • Uyanma Şekli: Eğer REM uykusundan ani bir şekilde uyanmazsanız veya hemen dikkatinizi rüyaya vermezseniz, rüya içeriği hızlıca kaybolabilir. Bu, beynin geçici hafıza tamponunun (working memory) sınırlı kapasitesinden kaynaklanır.

 

Psikolojik Bir Önlem mi?


Psikolojik açıdan, rüyaların hatırlanmaması bir savunma mekanizması olarak görülebilir, özellikle psikanalitik yaklaşımlarda:

  • Freud’un Görüşü: Freud’a göre, rüyalar bilinçdışındaki rahatsız edici arzuları veya çatışmaları sembolik olarak ifade eder. Hatırlanmama, bilinçdışının bu içeriği sansürlemesi veya bastırması olabilir. Freud, Rüyaların Yorumu’nda, rüya içeriğinin hatırlanmamasını bir tür "sansür" mekanizması olarak tanımlar; bilinç, rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmak için rüyayı unutabilir. Örneğin, travmatik bir anıyı hatırlatan bir rüya bilinçli zihin tarafından bastırılabilir.

  • Jung’un Yaklaşımı: Jung, rüyaların hatırlanmamasını daha az savunma mekanizması olarak görür, daha çok bilinçdışının mesajlarının bireyin hazır olmadığı durumlarda yüzeye çıkmaması olarak değerlendirir. Ona göre, rüyalar rehberdir, ama birey ruhsal olarak o mesajı anlamaya hazır değilse, rüya bilinçte kalmaz.

  • Lacan ve Simgesel Düzen: Lacan, rüyaların hatırlanmamasını, bilinçdışının dilinin öznenin bilinçli “Öteki” ile uyumsuzluğu olarak açıklayabilir. Rüya, eğer öznenin simgesel düzenine (toplumsal normlar, dil) uymuyorsa, hatırlanması zor olabilir.

 

Psikolojik Bir Belirti (Araz) mi?


Rüyaların sık sık hatırlanmaması veya hiç hatırlanmaması, bazı durumlarda psikolojik ya da nörolojik bir belirtinin işareti olabilir:

  • Stres ve Anksiyete: Kronik stres veya anksiyete, uyku kalitesini bozarak REM uykusunun düzenini etkileyebilir. Bu, rüyaların hatırlanmasını zorlaştırabilir. 2019’da yapılan bir çalışma, yüksek kortizol seviyelerinin rüya hatırlama oranını azalttığını gösterdi.

  • Depresyon: Depresyonda, REM uykusu düzeni bozulabilir (örneğin, erken REM başlangıcı). Bu, rüyaların daha az hatırlanmasına veya içeriğinin daha negatif olmasına yol açabilir.

  • Travma ve TSSB: Travmatik stres bozukluğu (TSSB) olan kişilerde rüyalar ya çok canlı hatırlanır (kâbuslar şeklinde) ya da tamamen bastırılır. Bu, beynin travmatik anılarla başa çıkma mekanizması olabilir.

  • Nörolojik Durumlar: REM uykusu davranış bozukluğu (RBD) veya nörodejeneratif hastalıklar (örneğin, Parkinson), rüya hatırlama süreçlerini etkileyebilir. Örneğin, RBD’de rüyalar çok canlı hatırlanabilir çünkü fiziksel olarak yaşanır.

 

Rüyaların Hatırlanmaması Normal mi?


Genel olarak, rüyaların hatırlanmaması yaygın ve normal bir durumdur. İnsanlar her gece birden fazla rüya görür (ortalama 4-6 REM döngüsü), ancak bunların çoğunu hatırlamaz. Bunun psikolojik bir önlem olması, sadece rahatsız edici içerikli rüyalar için geçerli olabilir. Örneğin, eğer rüya öznenin bastırdığı bir korkuyu veya utancı yansıtıyorsa, bilinç bu içeriği unutarak korumacı bir rol oynayabilir. Ancak, nörobilim açısından bu daha çok beynin hafıza işleme mekanizmalarının bir sonucu.

 

Kişisel Değerlendirme


Rüyaların hatırlanmaması, genellikle nörobiyolojik bir süreç (hafıza konsolidasyonunun seçiciliği) ile açıklanabilir, ancak psikolojik bir önlem olarak da görülebilir, özellikle Freud’un bastırma teorisi ışığında. Eğer kişi sürekli rüyalarını hatırlamıyorsa ve bu durum bir kaygı veya rahatsızlık yaratıyorsa, bu bir psikolojik belirti (örneğin, stres veya depresyon) işareti olabilir. Ancak, bu durumun patolojik olup olmadığını anlamak için uyku düzeni, stres seviyeleri ve genel ruh sağlığı gibi faktörler değerlendirilmelidir.

 

Sanırım, değişik bir yazı oldu. Çocukluğumuzdan beri gördüğümüz rüyaların - kendi rüyalarımdan örnek vereyim - halen hatırlananları merakla neyin ne olduğunun sorulup zihnimizin bir kısmında çöreklendiği rüyalarım var benim. Renklerden objelere rüyada görülen tanıdık tanımadık kişilere bak şu şöyle tabir edilir, bunu görmek şu demektir diyen insanlar var. Onlardan olamadım çünkü özellikle son zamanlarda yazıda belirttiğim argümanlar ve kıstaslar, bilimsel nedenler daha çok ilgimi çekti ve size de aktarmak istedim. 

 

Bir büyüğüm yıllar önce "Rüyalarını tabir etme ve ettirme. Çünkü tabir edebilen ve bu konuda kadim bilgiye sahip kuşak göçüp gitti" demişti. O zamandan beri nasıl açıklayacağımı nasıl aktaracağımı ve rüyanın da bilime konu olduğunu hissettiğim için biraz üst dil kullanmak zorunda kaldım. Araştırmaların donelerini aktardım. Dilerim rüyalarınızla ve / veya uykularınızla ilgili olan bu yazı yararlı olmuştur. 

 

Esenlik dileklerimle, tatlı rüyalar 😊

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
  • Zoomya.TV
  • Zoomya.TV
  • Zoomya.TV
  • Zoomya.TV
  • Zoomya.TV

© 2022 by ZoomyaTV

Başvurun için teşekkürler!

bottom of page