Üniversite Dediğin Neye Göre Sıralanır?
top of page

Üniversite Dediğin Neye Göre Sıralanır?


Geçenlerde üniversitelerin dünya sıralamasını gösteren bir haber medya gündeminde yer buldu. Ülkemizden bazı üniversiteler de sıralamaya girmiş olacak ki konuyla ilgili açıklamayı YÖK Başkanı yaptı. Yani anlayacağınız önemli bir konu, sıradan değil. Eh akla ister istemez geliyor birader, üniversite dediğin neye göre sıralanır?



Yazı: Prof. Dr. Can Bilgili

 

Başlıkta “dünya” denmiş olması aldatmasın, sanıldığı gibi dünyadaki bütün üniversiteler yer almıyor listede. Kime göre, neye göre olduğu tartışmalı da olsa bir değer atfedilen üniversiteler değerlendirme kapsamına alınmış. Sayı da öyle az buz değil. Tamı tamına 2 bin 963...


Akademik alandaki çalışma hayatım boyunca bu türden sıralamalar açıklayan, özellikle küresel ekonominin belirleyicisi Batı ülkelerinden çıkan çok sayıda araştırma verisine tanık oldum. Nasıl yapıldığı soru işaretleri barındıran, amaçları tartışmalı. Bu seferkinin adı: QS 2024...


Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Anlamsız buluyorum bu türden sıralama listelerini. Çünkü görünürde öyle bir resim verseler de gerçek anlamda bilimsel, akademik bir gelişimle alakalarının olmadığını düşünüyorum. Ticari işler, küresel ekonomi düzeni, algı yönetimi işleri olduğu aşikâr.


Gelelim habere.

“QS 2024 Dünya Üniversite Sıralaması” verisine göre Türkiye’den üç üniversite ilk 500'e girmiş. Üstelik geçtiğimiz yıla göre bu sayı 1’den 3'e çıkmış. Büyük olay! 77’si vakıf yani özel, 129’u devlet olmak üzere 206 üniversitenin bulunduğu ülkemizden, İlk 1000 listesine ise 10 üniversitemiz girmiş. 2,963 üniversitenin yer aldığı tüm listede ise Türkiye’den 25 üniversite bulunuyor.



QS adlı bu veri çalışması uzun yıllardır yapılıyor. Birazdan daha ayrıntılı bilgi vereceğim.

Ama önce konuya ekonomi-politik açıdan, küresel ekonomiye sahiplik ve kontrol bakımından egemen olan ülkelerin yürüttükleri sömürü düzeni açısından bakmamızda yarar var.

Böylelikle bizim gibi küresel ekonomiye montajlanmış yani bağımlı kılınmış ülkelerde üniversitelerin böylesi bir sömürü düzeni içinde nasıl rol aldığını ve dahi bu tür verilerin nasıl işlere yaradığını daha açık görebiliriz.


Koloni kafası işte...

Ekonomi-politik anlamda küresel egemenliğe sahip ülkelerin üniversiteleri QS gibi açıklanan sıralama listelerinde başını çekiyor. Eh gayet normal. Zira açıklayan kurumlar da kendi ülkelerinden.


Ama gözden kaçırmayalım. Onlar aynı zamanda bugünün dünyasında bilgiye de bilgi ekonomisine de sahipler. Yani bilginin yaratımı, üretimi, dağıtımı, kullanıma sokulması/sokulmaması ve benzeri anlamdaki tüm ekonomik uygulamalar onların elinde. Küresel sömürü pratikleri içinde bilgi ve bilgi kaynaklarının sömürüsü de var.

Küresel ekonominin patronları olan ülkeler kurdukları egemenlikle yalnızca malların, hizmetlerin değil bilginin de kontrolünü ellerine geçirmiş durumdalar. Her ülkedeki bilginin, zekâ ve yeteneklerin küresel ekonomiye sahip ülkelere doğru akışını sağlayacak bir düzeni zaten oluşturmuşlar. Bizim gibi ülkelerin üniversite piyasaları, geniş anlamda tüm eğitim piyasaları da bu amaca uygun hale getirilmiş. Yani bir bilgi, zekâ değerin varsa hop bu ülkelere doğru akar... Hem de bizim gibi sömürülen ülkelerde “yurtdışında okuma, akademisyen olma hayallerinin” pazarlandığı ülkelerde güle oynaya seve seve...


Hatırlıyorum da bir gün bir üniversitede rektörle konuşuyorduk. Laf nasıl oldu da dönüp dolaşıp üniversitelerin ekonomisine geldiyse artık, “üniversite piyasası” diye ağzımdan bir ifade çıkıverdi. Rektör birden irkilerek sözümü kesmiş, “Hoca üniversite demek piyasa demek değildir, üniversite piyasa olmaz” diyerek çıkışmıştı. Rahmetlinin dünya görüşü o kadardı işte...


Eleştirme derdiyle söylemiyorum bunu. Sonuçta bizim gibi gelişme yolunda olduğu yalanıyla avutulan ülkelerin ve üniversitelerinin hali ortada. Kim nasıl anlarsa artık.

Küresel ekonomi ve kaynakların egemeni olan ülkeler bilgiye dayalı ekonomi yapılarını ve bunu yürütmek için oluşturdukları piyasa araçlarını süs olsun diye kurmadıklarına göre ne yapacaklar? Tabii ki ekonomik sömürünün, adeta ekonomik bir savaşın aracı olarak kullanacaklar. Bacak kadar çocuklar dahi dünya düzeninin nasıl işlediğini görebiliyor artık.

Stratejik nitelikteki bilgiye sahip olanlar ekonomiyi, üretim ve tüketim pazarlarını yönetirler. Hangi endüstri hangi sektörden bahsederseniz bahsedin ana konu bilgidir. Üretici gücün başlangıcıdır. Dolayısıyla bilgi ve bilginin yaratımı, üretim ve dağıtımını sağlayan kurumlara sahiplik, onlar üzerindeki kontrol küresel ekonomiye egemenlikte önemli bir başlığı oluşturuyor.


NEYİN VERİLERİ?


QS ve benzeri diğer kurumların da yaptığı işler küresel egemen ülkelerin ticari amaçlarına özgü işleri yapmaktan başka bir şey değil.


Lakin elmayla armudu niye kıyaslarsın birader?

Her tabelasında üniversite yazanı, politik iktidarların çıkarlarına göre kuruluş izinlerinin verildiği, yönetim kadrolarının belirlendiği, dört duvarı, üç beş sınıfı, nasıl atandığı malum akademik kadroları ve çarpık bir öğrenci tercih sistemiyle çalışan her üniversiteyi neden aynı kefeye koyarsın?


Akademik özgürlüğün ve dolayısıyla özgünlüğün var olabildiği bir dünya ile akademik özgürlüğün ve yaratıcı düşüncenin olamadığı bir dünyadaki üniversiteleri aynı listeye koyup karşılaştırarak ne yapmak istersin? Ama yapmalısın tabi, umut da pazarlamak lazım.


Bu konuya sayfalar yetmez. Biz şu sonuçlara bakmaya devam edelim.

QS verileri egemen batının algı listelemesi olarak dikkatleri çekiyor.

“Massachusetts Institute of Technology” (MIT) on iki yıldır zirvede olduğu yerini korumuş. İngilizlerin Cambridge Üniversitesi 2. sırayı alırken, Oxford Üniversitesi bir sıra üste çıkarak 3’üncü sırayı kapmış. Harvard ve Stanford ise bu ilk üç sırayı takip edenler. İlk on listesine İngiliz ve ABD üniversiteleri hâkim. Bir Singapur ve bir İsviçre üniversitesi ilk ona girerek ortamı bozanlar arasında...



Bilkent Üniversitesi 502, Boğaziçi Üniversitesi 514 ve Sabancı Üniversitesi 526'ncı sırada yer alarak ilk 500 hedefine yaklaşmış. Bunu da umut verici olarak sunmuş YÖK’ün değerli yöneticileri...


Verilere göre bilimsel belge üretiminde son 20 yılda 22'nci sıradan 17'nci sıraya yükselmişiz. İyi de o belgelerin yüzde kaçı ne işe yarar? Akademik dünyada akademik yayınların niteliğini bilmesem bunu gelişme diye ciddiye alacağım.

Neyse el alemin verisi bizi germesin.


GELELİM ŞU QS KONUSUNA


QS Dünya Üniversite Sıralaması, kendini küresel yüksek öğretim analisti olarak tanımlamış olan Quacquarelli Symonds (QS) tarafından derlenen karşılaştırmalı üniversite sıralamalarından oluşan bir veri. Quacquarelli Symonds (QS) nedir derseniz hemen yanıtlayayım. Bir İngiliz şirketi. Yanlış duymadınız bir şirket...


Şirket, ülke dışında okumak isteyen öğrenciler için bilgi ve tavsiye sağlama amacıyla 1990 yılında Nunzio Quacquarelli adında biri tarafından kuruluyor.


Zamanla kendi ülkelerindeki Times Higher Education (THE) olarak bilinen dergi ile iş birliği yapıyor ve birlikte üniversite performansları hakkında bağımsız karşılaştırmalı veri sağlamaya başlıyorlar. İlk veriler 2004 yılında Times Higher Education–QS World University Rankings adıyla yayınlanıyor. 2009'da bu ortaklık bozuluyor ve her ikisi ayrı ayrı veri yayınlamaya devam ediyor.


Ölçümleme ve sıralama konusu Birleşik Krallık’ta THE adlı derginin girişimiyle başlıyor aslında. THE veri oluşturabilmek için o zamanlar eğitim ve kariyer danışmanlığı yapan QS’i kendine ortak seçiyor. Aslında esas amaç İngiliz üniversitelerinin küresel pazarlaması ve iletişimine yönelik işleri yapmak. İngiltere’nin yaratıcı endüstriler yaklaşımı kapsamında değişen ekonomi politikalarının bir sonucu...


QS, Times Higher Education ile yolları ayırdıktan sonra zamanla işi geliştiriyor. Farklı konularda olduğu gibi bölgesel veriler de yayınlamaya başlıyor. Asya, Latin Amerika, Avrupa, Orta Asya, Arap Bölgesi, birkaç MBA sıralaması dahil olmak üzere dört bölgesel sıralama tablosundan oluşan verileri de açıklamaya başlıyor.



QS Dünya Üniversite Sıralaması, Times Higher Education Dünya Üniversite Sıralaması ve Dünya Üniversitelerinin Akademik Sıralaması olarak bilinen üç veri dünyadaki en etkili üç üniversite sıralaması olarak kabul ediliyor. Artık kim nasıl pazarladıysa... Bu sonuncu sıralamayı Çin merkezli Shanghai Ranking Consultancy adlı bir şirket yapıyor. Çin’de şirket nasıl olursa artık...


Üç çalışmaya da bakıldığında nitelikten çok niceliğin ölçümlendiği anlaşılıyor. Ama nasıl ve neye göre?


THE ise ayrılıktan sonra Thomson Reuters ile ortaklaşa kendi sıralamaları olan Times Higher Education Dünya Üniversite Sıralamaları çalışmasına başlıyor ve 2010 Eylül ayında ilk verileri yayınlıyor. QS ile ayrılma kararının arkasında QS’in metodolojisindeki zayıflığı gerekçe olarak gösteriyor ve beşerî bilimler lehine bir kayırmacılık yapıldığına ilişkin tartışmalara işaret ediyor. QS’de ayrıldıktan sonra yine bir yayıncılık kuruluşu olan The Guardian ile ortaklık oluşturuyor ve ilk verilerini aynı tarihlerde yayınlıyor. Rekabet işte... Dikkat ederseniz veri üretimi bir konu verinin iletişimi diğer konu. Ve veri üreticileri mutlaka küresel gücü olan bir iletişim şirketi ile yan yana...


QS sıralamalarını, öğretim, araştırma, istihdam edilebilirliği geliştirme ve uluslararasılaşma gibi ölçütlere göre yaptığını açıklıyor. 2022'de Nunzio Quacquarelli şirketin başkanı oluyor ve grup direktörlerinden Jessica Turner, operasyonları ve stratejiyi denetlemek üzere CEO olarak işin başına geçiyor.


Akademik itibar, işveren itibarı, akademik araştırma etkisi ve uluslararasılaşma dahil olmak üzere bir dizi faktörün dikkate alındığı metodolojide akademik itibar yüzde 40, işveren itibarı yüzde 10 oranında araştırmayı etkiliyor. Fakülte öğrenci oranı yüzde 20 ile etkili. Öğretim kapasitesi, sınıf mevcudu, müfredat geliştirme, laboratuvar ve seminer sunumu, pastoral bakım, öğretim kapasitesi ve sınıf mevcudu dahil olmak üzere öğrencilere sağlanan kaynaklar klasik bir ölçü olarak kullanılıyor. Tabi şunu da söylemekte yarar var. Tüm bu verileri üniversiteler sağlamış oluyor. Artık hangi veri doğruysa...


Üniversitelerin yayınlarına yapılan atıflar da yüzde 20 oranında araştırma üzerinde etkili. Yayınlanmış araştırmaların alıntıları, ulusal ve küresel üniversite sıralamalarında en yaygın kullanılan girdiler arasında. Hollanda menşeli Elsevier dergi yayın şirketinin bir parçası olan ve akademik dünyada yaygın olarak bilinen Scopus verileri bu bilginin üretimi için kullanılıyor. Scopus’da yayınların taranmasının koşulları var ve dünyada birçok ülkeden üniversite bunu sağlayamıyor. Kurumsal üyelik şart...


Yüksek öğretim kurumuyla ortaklaşa derlenen QS Dünya Üniversite Sıralaması, 16,4 milyon akademik makaleden alınan verileri ve 150.000'den fazla akademisyen ve 100.000 işverenin görüşlerini içeriyormuş. Ben demiyorum, kendilerini böyle tanıtmışlar. Merak eden https://www.qs.com/ adlı web sitesinden konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi alabilir.


QS bir şirket sonuçta ve bursları finanse etmek için QS Education Trust'ı kurmuş. 2005 yılından beri hayırsever faaliyetlerde yer alıyormuş. 2020'den beri QS ve çalışanları, QS World Merit adlı bir hayır kurumunu desteklemede aktif rol alıyorlarmış.


VASAT YÜKSEK ÖĞRETİM


Sonuçta sistemin işleyişinden de anlaşılacağı üzere küresel yüksek öğretim pazarını denetlemek ve yönetmek isteyen ülkeler dikkate alındığında bu verilerin üretimi ve pazarlanması son derece önemli.


Üniversitelerin dünya ligindeki yerini açıklamaya yönelik farklı ölçüm yöntemlerine göre farklı kuruluşlar tarafından yapılan çok sayıda sıralama çalışması var. Kimi nitelik, kimi tanınmışlık, kimi öğrenci sayıları, kimi tesisleri, kimi akademik yayın gerekçesiyle ortaya konan sıralamalara nedense yıllardır itibar edemedim. Hep bir pazarlama hep bir reklam çabasının bir uzantısı olarak gördüm.



Buralarda sunulan verilerin üniversitelerin kaliteleri ve dahası ülkelerin yüksek öğretimin nitelikleri bakımından gösterge olarak sunulması çok anlamlı değil. Kendi ülkemiz üzerinden dahi var olan gerçeklere bakıldığında anlamamak mümkün değil.


Bugün kapılar açılsa ülkede gerçek akademisyen kalmaz. Ha keza çoğu zaten beyin göçü denilen bir süreci yaşıyor, gidiyor.


Bilim kurumu olarak sunulan yüksek öğretim kurumlarında bilimsel niteliklerin ne düzeyde olduğu ortada. İşe yarar, dişe dokunur, toplumsal ihtiyaçların ve ekonominin çözümü olacak, bilimsel gelişmelere katkı sunacak evrensel nitelikte bir gram çalışma bulursanız beri gelin. Niteliği tartışılır yayınlarla akademik yükselmelerin olduğunu, bu yayınların sayısal veriye dönüştürülerek sanki çok iyi bir gelişme varmış gibi sunulduğunu herkes görüyor. Akademik unvanların kendi yarattığı duvarların arkasında gerçeklerden giderek uzaklaştığını, politik ilişkilerin içinde bilimsel niteliklerin giderek köreldiğini ise görenlerin sayısı giderek azalıyor.

Bilim kurumlarında bilim yok, akademik liyakat yok, akademik vizyon yok. Gençlerin hali ise ortada. Ticarileştirilmek istenen yüksek öğretimin bir müşterisi ya da vasıfsızlaştırılan devlet üniversitelerinin birer kurbanı.


Gençler ne üniversitelerin ne de yüksek öğretim sisteminin bir derdi olamadı bu ülkede. Giderek politize olan yüksek öğretim siyasal kadrolaşmanın, ekonomik düzenin bir parçası konumunda.


Yüksek öğretimin ekonomisi ve bilimsel konulara bütçeden ayrılan pay ise sizlere ömür.


Size soruyorum.

Türkiye’de yüksek öğretime ayrılan bütçe nedir? Bunun gayrı safi milli hasıla içindeki payı nedir? Kişi başı bilimsel harcamanın miktarı nedir? Bunları Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyasladığınızda durumumuz nedir? Akademik yükseltme, atama ve istihdamda dönen dolaplar nedir? Akademik anlamda yüzüne bakılmaz nitelikteki absürt yayınları onaylayan sistem nedir?


Yüksek öğretimde gençlerin bilime ve bilimsel öğretime erişimiyle ilgili olarak fırsat eşitliği konularına hiç girmiyorum.


Koloni düzeni, sömürü parçası yüksek öğretim ve bilimde vasatlaştırma politikalarına hiç girmiyorum.


Niteliksiz akademik ünvanlıların politik yollarla yapılan istihdamına, ortalıkta birer bilim insanı gibi gezinmelerine hiç girmiyorum.


Akademik özgürlük, düşünce özgürlüğü gibi konulara zaten giremiyorum.


Politik olarak üniversiteler üzerinde kurulan gizli despotizme hiç girmiyorum.


Herkese mutlu rüyalar. Sömürü parçası yüksek öğretimin istatistiki bilgileri üzerinden umut satmalar, avunmalar, sevinmeler… Kendini kandırmalar…

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page