Latin Amerika Ülkeleri İsrail'e Tavır Alıyor
top of page

Latin Amerika Ülkeleri İsrail'e Tavır Alıyor

Latin Amerika ülkelerinde İsrail’in Filistinlilere karşı izlediği savaş politikaları ve yöntemleri nedeniyle tepkiler yükseliyor. Başta Kolombiya Devlet Başkanı olmak üzere, Bolivya ve Şili Devlet Başkanları, İsrail ile tüm diplomatik bağlarını sonlandırarak İsrail’in tavrını sivil halka karşı bir zulüm olarak nitelendirdiler.



Yazı: Bülent Yurtdaş

 

7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı ve İsrail’in orantısız güç kullanımı ile doruk noktasına getirdiği olaylar nedeniyle kaos giderek büyüyor.


Hamas’ın saldırısı neticesinde bir müzik festivalinde sivillerin hedef alınarak öldürülmesi kabul edilemez. Fakat İsrail’in buna cevaben başlattığı saldırılarda kadın, çocuk, yaşlı demeden, insani yardım sağlayan hastaneleri ve okulları sistematik olarak Cenevre Sözleşmesi ile kullanımı yasak olan Beyaz Fosfor Bombaları ile bombalayıp savunmasız insanları katletmesinin Hamas’ın yaptıklarından bir farkı var mıdır?


Dünyanın en modern ordularından birine sahip olan, son teknolojik imkânları elinde bulunduran ve en önemlisi Amerika’nın desteğini alan bir İsrail’in amacı terörü sonlandırmak ise, Hamas’a karşı MOSSAD ile ordusu ile daha önce de yaptığı gibi nokta operasyonlar yaparak bu işi halletmesi mümkün olamaz mıydı?


Tabii ki mümkündü, fakat İsrail kolay olanı seçti. Kitlesel imha…. Buna kim dur diyebilecekti? Birleşememiş Milletler mı, Avrupa mı, yoksa diğer gelişmiş bazı devletler mi? Tabii ki hayır. İsrail’in yaptığı bu zalimce tavır karsısında en yüksek perdeden protestolar Latin Amerika ülkelerinden geldi.


İsrail saldırıları

Başta Kolombiya Devlet Başkanı olmak üzere, Bolivya ve Şili Devlet Başkanları, İsrail ile tüm diplomatik bağlarını sonlandırarak İsrail’in tavrını sivil halka karşı bir zulüm olarak nitelendirdiler. Kolombiya Devlet Başkanı açık ve net bir şekilde İsrail’i ‘SOYKIRIM” yapmakla ve savaş sucu işlemekle itham etti. Onu Bolivya ve Şili Devlet Başkanları takip etti. Arjantin her ne kadar büyükelçisini geri çağırmasa da diplomatik ilişkileri gayri resmi olarak dondurdu. Arjantin 60’lı yıllarda MOSSAD’ın operasyonu ile Arjantin’den kaçırılan bir Nazi subayı davasını yıllar geçmiş olsa da unutmuş değil.


Gelelim Brezilya’ya. Brezilya, olayların başladığı tarihten itibaren tavrını açık bir şekilde belli etse de bu tavır Israil tarafından hoş karşılanmadı. Özellikle, Devlet Başkanı Lula da Silva’nın çocukların öldürülmesi, okulların ve hastanelerin hedef alınmasına karşı tepkisi, Birleşememiş Milletler Güvenlik Konseyinin Geçici Başkanı olarak birçok acil toplantı çağrısı ve ülkelerin açıkça Israil’e karşı cephe almaları İsrail’in planlarını bozuyor ve sekteye uğratıyordu.


Saldırılar sonrasında, Israil’in Gazze şeridini abluka altına alarak sivillerin Refah sınır kapısından Mısır’a geçmesine izin vermemesi, Birleşememiş Milletler adına Gazze’de bulunan Brezilya vatandaşlarının tahliyesini söz verdiği halde her seferinde Israil makamlarının bir bahane ile ertelemesi Brezilya-Israil arasındaki iplerin gerilmesinde ve her iki taraf arasında ses tonunun yükselmesinde etkili oldu.


İki ülke arasında yaşanan gerilimler yetmezmiş gibi, Brezilya’da Israil Devletini temsil eden büyükelçinin aleni bir şekilde Lula Hükümeti’ni eleştirmesi; parlamentoda şu an için görevde bulunan 300’e yakın parlamenteri Hamas terörü ile alakalı büyükelçilikte brifinge davet etme organizasyonu; Lula hükümetinden istediği desteği bulamayınca, parlamentoda Bolsonaro’nun ve Bolsonaro yanlısı milletvekillerinin katılımıyla Israil tezlerini anlatan toplantı organize edilmesi; ortada her hangi bir sebep yokken ve dünyanın birçok yerinde daha fazla ses getirebilecek eylem yapılabilecek iken, aniden 2 Lübnan asıllı Brezilya vatandaşının Hizbullah Terör Örgütü ile bağlantılı oldukları, İran’ın finanse etmesiyle Brezilya’ya Yahudi cemaatine karşı terör eylemleri için gittikleri bilgisinin yayılarak bu kişilerin Federal Polis operasyonu ile tutuklanması; hem kafalarda bir çok soru işareti oluştururdu hem de bu gelişmeler bardağı taşıran son damla oldu.


Ayrıca, aşırı sağcı Bolsonaro’nun devlet başkanı iken resmi çalışma ofisinde kabul ettiği Almanya’nın Nazi yanlısı aşırı sağcı parti AFD’nin genel başkan yardımcısı Beatrix von Storch ve eşi ile samimi ´poz vermesi, Beatrix von Storch’un dedelerinden birinin 12 yıl Hitler’in maliye bakanı olarak görev yapmasını, diger dedesinin Hitler’in SS taburlarının kurucularından olmasını, Bolsonaro’nun Kültür Bakanlığı Müsteşarının Hitler’in propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in konuşmaları esnasında kullandığı fon müziği ile basın açıklaması videosunu, Bolsonaro’nun secim döneminde ve sonrasında destekçilerinin Nazi selamı ile mitinglere katılmasını ‘Holokost’a bizzat şahit olmuş Yahudi Cemaati'nin unutması mümkün değildi. Fakat görünen manzarada, sadece Brezilya hükûmetini zorda bırakmak için Israil Büyükelçisi bu detayları görmezlikten gelmeyi bile cesaret edebilecek bir noktaya gelmiş duruyor. Ya da Brezilya Hükûmetinden Birleşememiş Milletler toplantılarının rövanşını alabilmek için kullanıyor algısını yaratmaktadır.



Mevcut hükûmeti aşağılamaya ve itibarini zedelemeye yönelik bu hareket Brezilya halkı tarafından hoş karşılanmadı. Brezilya halkının çoğunluğu büyükelçinin yapmış olduğu davranışların kabul edilemez olduğunu, büyükelçilik görev, yetki ve sorumluluk sınırlarını aşarak bağımsız bir devletin içişlerine karışmak ile itham ediyor ve ‘Persona Non Grata’ ilan edilerek Brezilya’dan acilen ayrılmasını talep ediyor.


Lula da Silva Hükümeti şu an için sessizliğini koruyor. Bunun en büyük sebebi halen Gazze’de abluka altında bulunan Brezilya vatandaşlarının can güvenliği. 1964-1985 yılları arasında Brezilya’da hüküm suren CIA destekli Askeri Cunta nedeniyle çok acı yaşamış ve hapis cezası ile yüzleşmiş Lula da Silva’nın İsrail Büyükelçisinin Brezilya Federal Devletine karşı takındığı bu tutum ve davranışına karşı vereceği cevabı tahmin etmek hiç de zor değil.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page