top of page

Türkiye’de Futbol Girdiği Bataklıktan Çıkabilir mi?


"Çıkabilir elbette kardeşim" diyerek söze başlamayı çok isterdim. Amma velakin durum hiç de öyle sanıldığı kadar kolay değil. Bu ülkede futbol endüstrisinin düze çıkabilmesi için öncelikle bazı adımların atılması herkes tarafından kabul edilmelidir. Ama manzara ortada, kimse yanaşacak gibi değil...



Yazı: Mustafa Olcay Canbolat

 

Öncelikle kişisel görüşümü ortaya koymamda yarar var. Kanımca futbola yön veren kişilerin futbolun içinden gelmesi ve asgari yöneticilik vasıflarını taşıması şart. Oysa bugün öyle mi?

CV’lerini İngiltere’de herhangi bir şirkete göndersek kimsenin talep etmeyeceği nitelikteki kişilerin halen futbol yöneticilik koltuklarında oturuyor olması çok düşündürücüdür. İlk adım bence kesinlikle bu. Koltuklarını bırakmalıdırlar...


İkinci adım olarak futbolu yönetenlerin diğer ticari ilişkileri ve işlerini futbola karıştırmamaları konusudur. Öyle görünüyor ki bizdeki yöneticiler yeterli düzeyde profesyonel değiller. Üstelik profesyonel olduklarını iddia ederek konuyu yönetmeye devam ediyor olmaları kabul edilir bir şey değil...


Üçüncü adım ise hayatında hiç lig maçına çıkmamış, bir kez olsun hayatında soyunma odasını solumamış kişilerin futbolu yönetmekten vazgeçmesidir. İnşaatçısı, tekstilcisi, turizmcisi... Bu kişiler kendi alanlarında uzman dahi olsalar futbol başka bir konu arkadaş. Karışmayın bu işlere... Bırakın futbolu futbolun içinden gelenler yönetsin. Sadece paranız var diye kulübe yönetici ya da başkan olma sevdasına düşmeyin. Öyle görünüyor ki başkanlığınız, yöneticiliğiniz sadece size fayda sağlıyor. Devlet kurumları ile ilişkilerinizi güçlendirmek dışında futbola tek bir katkınız yok.



Bütün bunlar bir yana işin en acı kısmı ise bilmediğiniz halde sağda solda her mikrofona sürekli olarak verdiğiniz demeçlerle futbolu futbol sahasının dışına taşımanızdır. Yaptığınız yöneticiliğin ortamı germekten, kaos çıkarmaktan başka pek bir faydası görünmüyor.


Dördüncü önemli adım ise tesislerin dünya standartlarına çıkarılması konusu... Hâlâ patates tarlasından bozma zeminlerde futbol oynanmasının futbolun kalitesini bozmanın dışında bir sonucu yok. Sahada taktik bir mücadelen ziyade adeta kör dövüşü izliyoruz. Çimden seken toplar, ayakların bileklere kadar zemine batması, sakatlıklar yani kısacası sadece bir kaos.

Sorsan Avrupai statlarımız var. Ama varın görün ki altına döşenen doğalgaz tesisatları dahi bozuk. Çalışmıyor ya da bilinçli bir şekilde çalıştırılmıyor. Soğukta yanan çimler ise futbolu bozduğu gibi adeta betonun üstünde top oynamaya çalışan futbolcularında spor hayatı riske atılıyor. Tesis demişken alt yapıyı da es geçmemeli. Kulüplerin alt yapı tesisleri tam anlamıyla içler acısı. Geleceğe hazırlanan çocuklar ya suni ya da topraktan bozma çim sahada hazırlanıyor futbola. Eğer devamlı olarak sağda solda “geleceğimiz bu çocuklara bağlı” diyorsanız o zaman yatırım yapın bu çocuklara...


Beşinci ve en önemli adıma geldik şimdi: Eğitim.

Futbol bir endüstri, ekonomik olarak çok değerli bir sportif alan. Bir çok çocuk hem eğitimini tamamlama hem de yeşil saha hayallerini birlikte yaşatmaya çalışıyor. Ve zaman yönetimi gibi nedenlerle her ikisini yürütmekte zorlanıyor. Oysa ki yeteneği açıkça ortada olan çocukları kulüp bünyesinde kurulacak okullara yerleştirerek hem eğitim öğretim hayatına hem de spor hayatına kolayca devam etmelerini sağlayabilirsiniz. Herhalde bu çok zor olmasa gerek...


Futbol uzun zamandır bir bataklığa girmiş gibi çözümsüzlükler içinde boğuşuyor. Halbuki dünya standartlarında futbol çizgisine ulaşmak için halen zaman var halen yapılabilecek çok şey var.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page