Ülkede yüksek enflasyon var, bilhassa gıda enflasyonu %100 üzerinde. Fevkalâde yükseklerde seyir halinde… Ağır enflasyon baskısı hayatımızın her anını derinden etkiler oldu.
Yazı: Hasan R. Ardıç
Bu yazının hem kısa olmasını hem de sokakta yaşanan olayların ekonomide nasıl yer bulduğunu anlatmak istiyorum. An itibariyle, ağır enflasyon, enflasyonun önlenemez yükselişi ve beraberinde getirdiği; büyümenin yavaşlaması, kurlarda TL’nin yeterli düzeyde olmaması, satın alma gücünün giderek azalması vb. sair ekonomik olayların hayatımızda yer alması ve bu yerin de önemini artırması gündemin önemli maddeleri…
Son dönemin ekonomi yorumlarında kullanılan dil daha ziyade eleştirel bir dil oldu. Böyle olması da normaldi. Çünkü yapılan ekonominin eleştirisiydi. Esasen değişen pek bir şey olmadı. Şimdi farklı bir bakış açısından aynı olayı tekrar yorumlayalım.
Ülkede yüksek enflasyon var, bilhassa gıda enflasyonu %100 üzerinde. Fevkalâde yükseklerde seyir halinde… Esnafı dinliyorsunuz maliyet artışlarından çok fazla şikâyetçi, sattığı malı yerine koyamamaktan yakınıyor. Üreticiyi dinliyorsunuz mazot fiyatlarından başlıyor, diğer tüm girdi maliyetlerinin hayli yüksek olduğunu anlatıyor. Her birimiz tüketici sıfatımızla cebimizdeki paranın satın alma gücünün her dakika eridiğini görüyoruz.
TEFE, TÜFE, faiz, kur ilişkilerindeki gelişmeler de pek iyi değil. Maalesef aleyhimizdeki sorunlar hep devam ediyor. Özetle herkes, her kesim haklı mı? Haklı… Hükümet, TCMB, bankalar, sanayici, iş insanları yani herkes enflasyondan şikâyetçi. İşte tam bu noktada, çuvaldızı batırmadan önce kendimize olan iğnelerin olduğunu da kabul etmek lâzım…
Bu analiz tüm bireyler ve kurumlar için aynı koşullarda geçerli olamaz. Meselâ zaten zor geçindikleri, daha doğrusu geçinemedikleri bilinen emeklilere, “haydi enflasyonun önlenmesine katkı olarak maaşınızdan üç ay boyunca her ay 1.000 TL keselim” diyemeyiz. Olacak iş, istenecek fedakârlık değil. Sadece kaba tabirle işgüzarlık olur bu.
Türk mutfağının olmazsa olmazlarından maydanoz. Manavlarda semtine göre demeti 15 TL ama kampanya yapan bir markette 5 TL. Fark 1’e 3. Bu da olacak iş değil hani… Sevgili manav kardeşim; bir taraftan enflasyondan şikâyet et, diğer taraftan da 5 TL’den 15 TL’ye fiyatını şipşak yükselt. Bu da olmuyor. Bu sabırsızlıkla enflasyonu engelleme işini sadece devletten beklemek de olmuyor hani.
Konu sadece maydanoz, ücretlerde özveri, girdilerin hızla artışında değil.
Tabii ki gıdada durum hep benzer. Hep alışveriş yaptığım ekmek fırını, baktım geçen hafta zeytinyağı da koymuş tezgâha. Sordum. 5-10 şişe (1.Lt) için litresine 500 TL fiyat söyledi. Haftaya 1.000 TL’den satarım diyerek… Tamam zeytinyağı çok güzel; erken hasat, hakiki taş sıkma, sızma, elle toplama zeytin vs. ama fiyat artışı böyle olmaz ki…
Her şeyin bir yolu, bir yordamı var. Maydanozlar bir gecede %100 artmadı herhalde değil mi? O zaman siz de biraz sabırlı olun 2-3 gün bekleyin. Bu şekilde enflasyon artış sürecini biraz geciktirebiliriz. Aynı durum süt, peynir, yumurta vb. temel gıdalar için de geçerli. Hiç olmazsa bu hızlı zamlanma döneminde en azından bir zamlanma atlatabilsek o derece geç fiyat artışı olmaz mı?
Zaten neredeyse her gün, bazen günaşırı yapılan yakıt zamları özellikle gıda maddelerine artışa neden olan ilk unsur. Bu kaos içinde tabii ki satıcıların sattıkları malı yerine koyabilme çabalarında maliyet artışlarının engellemesi de malûm. Esasen onlar da haklı. Ama sözüm; fırsatçılık olarak tanımlanan durum ve kurumlara… Konunun etik tartışmasını yapmak benim işim değil, tabii ki eleştirilmeyi hak ediyor. Konunun etik ağırlıklı bir uygulama olmasıyla beraber tüketici haklarıyla da çatışması, shrinkflation da yapılması tüketicilerin cüzdanlarını zayıflatıyor, her türlü olanağı bulunan ülkemizde gıda sıkıntısı çekmek gibi bir durumla karşılaşılıyor.
Peki, ne yapılsın diyorsanız;
- Ekonomik anlamda, akademik kurallara uyarak enflasyonla mücadele edilmeli,
- Asla aşırı kazanç peşine düşerek orta ve az gelirli tüketiciyi üzmemeli,
- Stokçuluk gibi yollara gidilmemeli,
- Fiyat artışlarını mümkün olabildiğince geç uygulamaya sokmalı,
- Tüketiciler kendi lüks tüketimlerini kısıtlamalı, tasarruf önlemleri almalı,
- Faizleri mevduat faizlerini arttırmalı,
Bütün bu sohbetler neticesinde alınanlar sadece bir kişinin değil, çeşitli gelir ve kültür grubundan farklı kişilerin görüşleridir. Buradaki ilginç nokta, hemen herkesin ağız birliği yapmışçasına çok benzer kelimelerle olup biteni anlatmasındadır.
Comentários